“Çocuğumla müthiş bir çekişme halindeyiz. Sürekli tartışıyoruz, ona bir şey yapmasını söylediğimde bağırarak karşı çıkıyor ve çok inatçı. Babasıyla arası benimle olduğu kadar kötü değil, bu çocuğun benimle ne sorunu var anlamıyorum.”
“Benim beyaz dediğime siyah demeye bayılıyor. Bazen benimle aynı fikirde olduğu halde tartışmak için zıtlaştığını düşünüyorum. Böyle düşünmem doğru mu bilmiyorum ama bir çocuk neden annesine bu kadar öfkeli olsun ki…”
“Bu okuldan kaçıncı aranışım bilmiyorum, kurallara alerjisi var resmen. Ona yaptıklarının bir hata olduğunu anlatmaya çalıştığımda da aniden parlıyor, odasına gidiyor, bağırıyor, ağlıyor, gerçekten artık ne yapacağımı bilmiyorum.”
Tüm bu şikayetler, gerçekten zor çocukları olan ebeveynlerin yaşadıklarını gözler önüne seriyor. Bu çocuklar, çoğu zaman terbiyesiz ve saygısız olmakla, iyi bir aile terbiyesi almamış olmakla etiketlenebiliyor. Ancak durum o kadar basit olmayabilir. Eğer buradaki yakınma ifadelerine sizler de aşinaysanız bilmeniz gereken bir şey var: Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu. Bu yazıda da, bozukluğa ilişkin “Nedir? Ne gibi belirtileri vardır? Nasıl aşılır?” gibi sorulara yanıt bulacaksınız.
Öncelikle Karşıt Olma-Karşı Gelme bozukluğu, başkalarının temel haklarına ve toplumsal normlara saldırı olmaksızın düşmanca, olumsuz ve otoriteye karşı çıkan davranışlarla kendini gösteren bir bozukluktur. Buradaki otorite ise evde siz, okulda öğretmen, yakın çevresindeki başka bir akraba olabilir. Kısaca genellikle çocuğun kendinden büyük, çocuk üstünde hakimiyet kurma yetkisi ve çabası olan herkestir. Bu sebeple aslında ailelerin, öncelikle bilmesi gereken bir şey var. O da çocuğunuzun size karşı düşmanca, inatçı ya da diğer olumsuz davranışlarının kaynağı size olan sevgisizliği ya da öfkesi değil. Tüm bu davranışları kişisel algılamadan, çocuk için bir otorite figürü olduğunuz için size yansıtıldığını bilmenizde yarar var.
Örneğin yukarıdaki danışan ifadelerinin birinde de yer aldığı gibi çocuk, babasıyla hiçbir sorunu yokken bütün olumsuz davranışları anneye gösteriyor olabilir. Ya da bunun tam tersi de yaşanabilir. Ancak bu, çocuğun babayı ya da anneyi daha fazla sevdiğinden değil, ebeveynlerden birinin daha aktif bir otorite olmasından kaynaklanıyor olabilir. “Ben karışmam, annene sor, o izin verirse benim için sorun değil.” diyen bir baba çocuk için gerçek otoritenin anne olduğunu ve alt etmesi gereken kişinin o olduğunu düşünmesine sebep olabilir.
Şimdi, karşıt olma-karşı gelme bozukluğu olan çocuklarda hangi belirtilerin görüldüğünü inceleyelim. Bunları kendi çocuklarınızda da gözlemleyebilirsiniz. Eğer çocuğunuzda aşağıda verilen belirtilerden EN AZ 4 TANESİNİ, SON 6 AY BOYUNCA gözlemlediğinizi söyleyebiliyorsanız, siz de bu bozuklukla karşı karşıya olabilirsiniz.
Sık sık tepesi atar.
Sık sık alınganlık gösterir ve kızar.
Sık sık kırılır, gücenir ve içerlemiş bir haldedir.
Otorite figürleriyle sık sık tartışır. (Çocuklar genelde büyükleriyle tartışır.)
Otorite figürlerinin isteklerine uymaz, sıklıkla kurallara karşı çıkar ve yerine getirmez.
Sık sık bile bile başkalarını kızdırır.
Kendi yanlışlarından başkalarını suçlar.
Son altı ay içinde en az iki kez kin ya da düşmanlık gütmüştür.
Belirtiler yalnızca bir ortamda görüldüğünde (Sadece Ev) hafif düzeyde, iki ortamda görüldüğünde (Ev ve Okul) orta düzeyde, ikiden fazla ortamda görüldüğünde (Ev, Okul ve Sokak) ağır düzeyde bozukluk olduğunu söylemek mümkündür.
Karşıt olma-karşı gelme bozukluğu genellikle sosyal sebeplerden kaynaklanmaktadır. Yani aile ve çocuğun diğer yakın çevresinin rolü büyüktür. Yani çoğunlukla ebeveyn olarak bir şeyleri yanlış yapmış olmamızdan kaynaklanıyor. Bunlar neler olabilir?
Yanlış rol model olma
Sıcak, güven veren bir aile ortamı oluşturamama
Aşırı disiplin
Aile içinde alınan, demokratik ve adil olmayan kararlar
Kuralların uygulanmasında tutarsız bir tavır takınma
Çocuğun büyümesine engel olma, ona özerklik vermeme
Sözel veya fiziksel şiddet
Her ne sebepten meydana gelirse gelsin, karşıt olma-karşı gelme bozukluğu, tedavi edilebilen bir bozukluktur. Çocukla bireysel terapi ve aile eğitimleri yoluyla sorun ortadan kaldırılabilmektedir. Tedavi sürecine çocukla birlikte ebeveynlerin de katılması beklenir. İlk aşamada yaşanan spesifik sorunlar belirlenir. Bunların hangi koşullar altında, ne sıklıkla, kimlerle etkileşime girildiğinde ortaya çıktığı bir bütün olarak değerlendirilir ve davranışların olası nedenleri ortaya çıkarılır. Sonraki aşamada doğrudan çocuğun duygu, düşünce ve davranışlarıyla çalışmanın yanında Triple P adı verilen ve olumlu ebeveynlik becerilerini geliştirmeye yönelik bir eğitim programı da ailelere uygulanır. Bu eğitim yoluyla aileler, çocuklarına olumlu davranışlar kazandırmak için uygulayabilecekleri yöntemleri öğrenip bunları uygulama imkanı bulur. Çocuklarıyla olan iletişim örüntülerini, hatalarını inceler, değerlendirir ve doğru olanlarla değiştirir.
Benim çok sevdiğim bir söz var: “Bir çocukta değiştirmek istediğimiz bir şey varsa, öncelikle durup düşünmeli ve o şeyi kendimizde değiştirmenin daha doğru bir seçenek olup olmadığından emin olmalıyız.” Bazen zor çocuklarla baş etmenin yolu da işte buradan geçiyor. Ne yapacağınızı şaşırmış, çaresiz hissediyor olabilirsiniz, ama bu durumu değiştirebilirsiniz.