Değerli Okurlar,
Daha önce sadakatsizlik ve aldatma nedenleri üzerine yazmıştım. Bugün de nedeni ne olursa olsun, aldatma kriziyle gelen danışanlara veya çiftlere nasıl yardım edilebildiğine değinmek istiyorum. Bilinenin aksine evliliklerinde aldatma krizi yaşanan çiftlerin 2/3’si evliliklerine devam edebilmektedir. Hatta aldatma krizi yaşanan ve çift terapisine gelen çiftler hakkında, Canatar’ın söylediğine göre şöyle bir oran vermek mümkündür: Terapiye gelen çiftlerin 1/3’i terapist ne kadar iyi bir terapi yaparsa yapsın boşanır, 1/3’i terapinin başarısına göre evli kalır veya boşanır, 1/3’i ise ne kadar kötü bir terapi yapılırsa yapılsın evli kalır. O halde aldatma her zaman sonun başlangıcı olarak görülmemelidir. Çiftlerin 2/3’sinde evliliğin devam edebilmesi, onarılması ve eskisinden güçlü hale gelebilmesi, iyi bir çift terapisi ile mümkündür.
İlk Şart: Krizi Çözmek İçin Gönüllü Olmak
Öncelikle aldatmanın onarılabilir olması onun önemsiz bir sorun olduğu anlamına gelmemelidir. Aldatma, aldatılma ve sadakatsizlik, evliliğin köşe taşlarına vurulmuş bir darbedir. Evliliğin ilk kuralı olan güçlü ve içten bağlılık çiğnenmiş, güven hasarı yaşanmıştır. Ortada bir sorun varsa, çözüm de her zaman vardır. Aldatma sonrası terapiye gelen çiftlerde, terapinin başarıya ulaşması için aranan ilk şey aralarındaki bu krizi çözmek için ikisinin de gönüllü ve istekli olmasıdır. Aldatılan kişi bunun geri dönülemez bir hata olduğunu düşündüğünde ve çözümü imkansız gördüğünde ya da aldatan kişi sorunu çözmek yerine boşanmayı veya beklemeyi gündeme getirdiğinde çift terapisi imkansızlaşır.
Aldatmanın en derin yarayı açtığı kısım evliliğin akciğeri güven duygusudur. Bu nedenle ikinci ilişki sonlandırılmadan çift terapisine başlanamaz ya da devam ettirilemez. Aldatılma öyküsüyle gelen bir kadın danışanım şöyle bir hikaye anlatmıştı:
“Eşimin beni aldattığını yakalayalı iki ay oldu ama o bu iğrençliği hala sürdürüyor. Bana söylediği şey beklemede kalmam. Nasıl devam edeceğine henüz karar vermediğini, bu sürede ona karışmamamı, onun boşanmak isteyip istemediğine karar vermesi için zaman vermemi söylüyor. Buna karşın resmen karısı olduğum sürece onunla ne zaman isterse seks yapmam gerektiğini söylüyor. Bir insan daha ne kadar aşağılanabilir? Terapiye geldiğim için benimle dalga geçiyor.”
Yukarıda bahsi geçen danışan iki seans sonra, aldatan eşi terapiye gelmesini yasakladığı için bireysel terapiyi yarıda bırakmak zorunda kaldı. Çift terapisi veya bireysel terapi yoluyla evliliği kurtarmak mümkün değildi. Yapılabilecek tek şey danışanın kırılan onurunu onarmak, kendine olan saygısını güçlendirmek, onu kendi tabiriyle değersiz bir eşya olmaktan çıkarıp bireyselleştirmek ve bireyleştirmekti. Maalesef hiçbiri mümkün olmadı. Çiftlerden birisi aldatma krizini çözmeye istekli olmadığında, ikinci ilişkisini sonlandırmadığında ve karısını/kocasını gözden çıkardığında o evliliğe hiçbir terapi yardım edemez.
Davranışı Değil, Kişiyi Affetmek
Aldatma sonrasında krizin çözümlenememesinin bir nedeni de, aldatılan kişinin karşı tarafa hatasını telafi etme şansı tanımamasıdır. Aldatılan taraf güvenini bir kez kaybettiğinde ve şüphenin ağırlığı altında kaldığında şans vermek zorlaşır. Aldatılan taraf ilişkisini onarmak istiyorsa öncelikle kişinin davranışı ile kişinin kendisi arasındaki ayrımı yapmak zorundadır. Aldatmak hiçbir şekilde mazereti olmayan, asla haklılaştırılamayacak, suçun asla aldatan kişiye atılamayacağı, asla affedilemeyecek bir davranıştır. Aldatan kişi bu davranışı affetmek, alttan almak, anlayış göstermek zorunda değildir. Buna karşın davranışı değil, o davranışı gösteren kişiyi affetmek mümkündür. Aldatılma sonrası aldatanı affetmek terapinin son basamağı gibi görülse de aslında terapinin ön koşuludur. Kişi affedilemedikçe çözüm için iş birliği yapılamaz, şüpheler giderilemez, güven yeniden inşa edilemez. Bu yüzden aldatanı affetmek ve ona bunu onarması için şans vermek terapinin yararınadır.
Aldatanın kendisine sunulan şansı olabilecek en iyi şekilde değerlendirmesi sağlanmalıdır. Partnerini suçlamama, ikinci ilişkiyi bitirme ve tüm odağını eşine yönlendirmekle yükümlüdür. Kendini aklama çabaları ya da eylemsizlik, daha kötü yaralar açabilir. Aldatan kişi yaptığı yanlışın sorumluluğunu almak ve eşinin şüphelerini gidermekle yükümlüdür. Bu nedenle aldatma krizi yaşayan çiftlerde aldatılan tarafa, eşine sormak istediği her türlü soruyu sorma hakkı verilir (Cinsel hayatın detayları dışında). Örneğin çiftlere “Her gün 10 dakika bu konuda konuşacaksınız, o sormakla, sende cevaplamakla yükümlüsün. Ancak şöyle bir kural da var. Bu 10 dakikanın dışında bu olaya dair en ufak bir konu bile konuşmayacaksınız.” Gibi bir yönerge verilebilir.
Evliliğin Yeniden İnşası
Aldatma sonrası çift terapisinde aldatanın aldatmaya neden olan boşlukları, karşılanmamış ihtiyaçları, sadakatsizliğe neden olan ilişkisel, cinsel veya duygusal sorunlar üzerine çalışılır. Aldatmanın, aldatılan taraf üzerindeki olumsuz etkileri azaltılmaya ve devam edebilmek için gerekli zihinsel ve duygusal yapıya çiftlerin ikisinin de ulaşabilmesi amaçlanır. Aldatma sonrasında çift terapisi çoğunlukla bir yeniden güven inşası, ilişkinin yeni bir zemine oturtulması, nelerin değişmesi gerektiğinin belirlenmesi, değişimler için adımlar atılması, çiftin yeniden flört edebilmesi, tüm soru işaretlerinin giderilmesi ve aynı insanların başka bir ilişkiye başlamasını sağlama amaçlarına hizmet edecek şekilde planlanır.
Başta söylediğim gibi, aldatılma sonrasında evliliklerin bir kısmı eskisinden de iyi olabilmektedir ancak çoğu çift ilişkilerde aldatmayı en büyük günah olarak görmekte ve ayrılmaktan başka çaresi olmadığını düşünmektedir. Çiftlerden birisi evliliğine ikinci bir şansı vermeye layık görmüyorsa bu en doğal hakkıdır. Ancak henüz nasıl devam edeceğine karar verememiş, bunun nasıl geçeceğini bilemeyen çiftler, bu kriz sonrası terapiye başvurarak süreci kendileri için kolay hale getirebilir.
Detaylı bilgi ya da randevu almak için lütfen arayınız.